top of page

Tüm Paylaşımlar

KÜLKEDİSİ ADLI MASALIN FARKLI DİL VE KÜLTÜRLERE YANSIMASININ İNCELENMESİ

  • Yazarın fotoğrafı: acarsimay
    acarsimay
  • 20 Nis 2019
  • 10 dakikada okunur




Sindirella, kötü kalpli ve kıskanç bir üvey anne ve üvey kız kardeşleri tarafından dışlanan yetim bir genç kızın içinde bulunduğu olumsuz durumdan kurtularak sonsuz mutluluğa ulaşmasını anlatan Avrupa Halk Masalı’nın adıdır. Dilimize Külkedisi olarak geçen Sindirella üvey annesi ve kız kardeşlerinden gizli olarak bir peri yardımıyla ülkesinde prensin eş bulmak için düzenlediği baloya katılır. Peri kadın birkaç saatliğine elindeki sihirli değneği ile Külkedisi’nin eski kıyafetlerini muhteşem bir balo elbisesine, balkabağını bir arabaya, fareleri ise uşaklara ve arabacıya dönüştürmüş ve hikayenin en önemli parçası olan cam ayakkabıları da eski sandaletlerinden dönüştürmüştür. Baloda prens tüm kızların içinden Külkedisi’ni beğenmiş, onunla dans etmiştir ve ona aşık olmuştur. Gece yarısı 00:00’da büyünün bozulacağını bilen Külkedisi aceleyle giderken arkasında cam ayakkabısını bırakmış ve bu sayede prens tüm ülkede ayakkabını n sahibini aratarak Külkedisi’ni bulmayı başarmıştır.

Bu Külkedisi’nin yıllardan beri dinlediğimiz ve asıl olarak kabul ettiğimiz öyküsü.Fakat masalın çok benzer versiyonlarıyla milattan önce kaydedilen bazı kayıtlarda karşılaşılmıştır. En eskisi Milattan Önce 1. Yüzyıl’da Yunan Tarihçi Strabon’un kayıtlarında yer almaktadır (Geographica 17, 1.33). Eski Yunan’dan kaçırılan ve korsanlar tarafından Mısırda bir eve köle olarak satılan Rhodopis (isim pembe yanaklı anlamına gelmektedir) adındaki genç kız güzelliğiyle diğer köleler arasında kıskançlık ve alay konusudur. Rhodopis’e kötülükler yapılır , tüm işler ona verilir. Çok güzel dans ettiği için efendisi tarafından bir çift altın terlikle ödüllendirilir ve ona karşı nefret daha da artar. Bir gün Firavun büyük bir davet verir ve Rhodopis temizlik yapması için evde bırakılır. Çamaşır yıkadığı esnada nehirde ıslanan terliklerini kuruması için güneşe bırakır ve kartal kılıklı Tanrı Horus[1] terliğin tekini alır ve saraya uçarak terliği firavunun kucağına atar. Firavun bunun bir işaret olduğunu düşünerek ülkedeki genç kızların tümüne terliği denemelerini emreder. Firavun Rhodopis ile evlenir ve sonsuza dek mutlu olurlar. Akademisyen Particia Monaghan, Sindirella masalı üzerine yazdığı yazıda şu hususlara değinmiştir:

“Sindirella’nın bin yıllık dünya serüveni, onu dünyanın en iyi bilinen masalı yapar fakat hiç kimse kesin olarak bu hikayenin nerede başladığını veya Sindirella’nın büyülü terliklerinin onu Avrupa’ya ne zaman getirdiğini söyleyemez.(186)” Bu cümleleriyle Monaghan aslında Strabon’un “Coğrafya” kitabının 17. Cildinin 33. Kısmında anlattığı bu hikayenin Sindirella’nın geldiği nokta olmadığını, aslında hikayelerin uyuşmadığını söylemiş, tek benzer noktanın masalın Mısır versiyonunda bir sandalet, Avrupa’da yayılan diğer versiyonlarda ise genelde camdan bir ayakkabı olduğunu belirtmiştir. Joshua J.Mark Sindirella’nın kökeni hakkında yaptığı araştırmalar sonucu “The Egyptian Cinderella Story Debunked” (Sindirella Masalı’nın Hikayesi) yazısında şunları söylüyor:

“ Gerçekte ise onların, “Mısırlı Sindirella” olarak göstermeye devam ettikleri masalın Mısırlı hiçbir kökeni olmadığı gibi, bunun günümüzdeki versiyonu antik edebiyatın hiçbir yerinde görünmez. Strabon’un “Mısırlı Sindirella” olarak adlandırdığı hali ise günümüzdeki yaygın versiyonun öğelerinden neredeyse hiçbirine sahip değildir.”


Mısır versiyonu da tarihten tarihe farklı yazarların kaleminden geçerek bugün aslı bambaşka olan masal bir şekilde Sindirella’nın Avrupa Masalı modeline uyarlanmış. Mısır’dan sonra tarihte Sindirella Masalı’nın karşımıza çıkan ikinci benzer versiyonu ise Ye Xian (Yeh Şen) olarak çıkmaktadır.Ye Xian Milattan Sonra 860 yılında Çin’de Tang Hanedanlığı döneminde ortaya çıkmıştır. Masalın bu versiyonunda Ye Xian yani Sindirella kötü kalpli üvey annesi ve kız kardeşi tarafından öldürülen annesinin balığa dönüşen ruhu ile arkadaş olmuştur. Annesinin ruhuna sahip olan balık sayesinde yeni yıl kutlamalarına giderek kral ile tanışmış, diğer hikayelerde olduğu gibi orada terliğini unutmuş ve sonrasında kral tüm ülkedeki genç kızların arasından terliğin sahibi olan Ye Xian’ı bularak onunla evlenmiş üvey anne ve kız kardeşi de cezalarını bulmuştur. Yine aynı masalın kendi içerisinde bir başka versiyonuna daha rastlıyoruz. Bu eserlerin dokuzuncu yüzyıla ait olduğunu düşünürsek sözlü geleneklerin bu tarz versiyonları kendi içinde doğurmasını aradaki 12 yüzyıllık zamana bakarak değerlendirmeliyiz. Ye Xian’ın diğer anlatımında genç kızın sihirli balık kılçıklarından kendisi için bir eş dilediğini ve Rhodopis Masalı’nda olduğu gibi, Çinli soylu bir kişinin Ye Xian’ın altın balık[2] şeklindeki ayakkabılarını bulduğunu ve sahibini bulduktan sonra ondan çok etkilenip onunla evlendiğini görüyoruz. Kötü kalpli üvey annenin de bir mağara insanı olduğu söylenir ve kötülüklerinin sonucu olarak mağarasına geri döndüğü anlatılıyor. Xe Yian’ın terliklerinin altın balık şeklinde olması bazı inanç ve düşünceler de masalda verilen mesajları destekliyor niteliktedir.Wolfram Eberhard, Çin Simgeleri Sözlüğü kitabında balığın zenginliği sembolize ettiğini şu şekilde açıklamış:

“Çince “balık” (yu), “bolluk” (yu) sözcüğüyle eşseldir ve zenginlik simgesidir. Kadim Çin’de balık mutluluğu ve bereketi temsil eder. “ (Eberhard,2000,s.52)

Ye Xian’ın altın balık şeklindeki ayakkabıları, evleneceği kral olan eşinin hem kendisine mutluluk getireceğini, hem de kendisine ve ülkesine bolluk ve bereket getireceğini düşünmüş, ya da eserdeki bu altın balık şeklindeki ayakkabı bu düşünceyle okura bir sembol olarak aktarılmıştır. Ye Xian’ın sihirli balık kılçıklarından dilek dilemesi veya önceki masalda annesinin ruhunu taşıyan bir balığın tüm dileklerinin yerine getirmesi de yine Çin İnancı’ndaki balığın önemini bizlere anlatıyor.



Mısır versiyonunda Sindirella yerine geçen Rhodopis’in öyküsünde daha çok mitolojik inançlara yer verilmiştir. Özhan Öztürk mitolojik Tanrı’nın masalda nasıl bir mesaj vermek istediğini şu şekilde ifade etmiş:

“Horus sembolizmde genellikle, İlâhî Yasalar’ın insanda vicdan tarzında belirmesini simgeler. Şahin kafalı Horus’un yırtıcı kuşların keskin bakışıyla tasvir edilmesi, kişinin hiçbir hareketini gözünden kaçırmayan bir ilah oluşunu, yani vicdanın gözünden hiçbir şeyin kaçmayacağını simgeler. Bir başka deyişle bu, insanın iç dünyasındaki her niyetini ve sosyal yaşamındaki her hareketini gözden kaçırmayan merhametsiz yargıcın keskin bakışını simgeler.” (Öztürk,2012)

olarak ifade etmektedir. Masalda kötü kalpli üvey annesi ve kız kardeşleri tarafından sürekli olarak kötü davranılan Rhodopis’in saf ve temiz kalbi Tanrı Horus tarafından fark edilir ve Tanrı Horus Rhodopis’e yardım eder. Masala ve Tanrı Horus’un efsanesine göre Horus iyiye vicdanı ile merhamet etmiş, kötü olanı yani anne ve kız kardeşleri de cezalandırmıştır. Masalın tüm versiyonlarındaki ortak ana fikir de iyi olanın her zaman kazanması, iyi olanın iyi son bulması şeklinde yorumlanır. Kartal Kılıklı Tanrı Horus da vicdanen iyi olanın yanında durmuş, kötü olan da bu şekilde cezalandırılmıştır. İyi ve kötü çatışması dünyaca bilinen en yaygın masalların en önemli temalarından biridir. Sindirella Masalı’nda nesneler (terlik,ayakkabı gibi), kişiler (1 veya 2 kız kardeş olması gibi), peri anne ve ya Sindirella’nın aslında kim olduğu ile ilgili birbirinden farklı birçok değişik olay varken, masalın ana fikri ve teması genel olarak aynı çizgi üzerinden ilerlemiş.





Masalın hemen tüm versiyonlarında Sindirella’nın yetim olduğunu, kötübir üvey annesi ve bir veya iki tane kötü kalpli kız kardeşi olduğunu görüyoruz. Tüm masallarda iyi kalpli annesini ve babasını kaybetmiş bir genç kız olarak gördüğümüz Sindirella’nın yalnızca tarihte karşımıza çıkan ilk versiyonunda bazı çelişkilere rastlandığını görebiliriz. Romalı bir yazar olan Claudius Aelianus’un[3] MS 3. Yüzyılda derlediği ve birçok antik dönem yazarından alıntı yaptığı Varia Historia[4] adlı eserindeki bazı alıntılara göre Rhodopis’in aslında bir cariye olduğu ve bu cariyenin ayakkabısının kartal tarafından çalınarak, Akdeniz’i geçip Mısır kralının kucağına attığını söyler.

Masalın günümüze en yakın olarak değerlendirilen versiyonu 17. Yüzyıl’da İtalya’da basılan bir hikaye derlemeleri kitabında karşımıza çıkıyor. Bu versiyonda Sindirella Masalı karşımıza Cenerentola ismiyle çıkıyor. Cenerentola’nın öncekilerden farklı olarak daha fazla sihir içerdiğini görüyoruz. Daha öncesinde sihir karşımıza Ye Xian’de sihirli balık kılçıkları, annenin ruhunun bir balığın içinde Ye Xian’e yardım etmesi ile karşımıza çıkmıştı. Cenerentola’da günümüzde bilinen Sindirella Masalı’ndan çok daha fazla sihirle karşılaşıyoruz. Hikayede gerçek anlamda “cadı” olan anne ve kız kardeşler var. Hikayenin kahramanı Zezolla Sindirella’da olduğu gibi bir soyluya aşık olmuyor, tam tersi ondan kaçıyor. Tüm versiyonlarda olduğu gibi Cenerentola’da da ana unsur bir ayakkabı olarak karşımıza çıkıyor. Zezolla’nın ayakkabısını bulan kral onunla zorla evlenmek istiyor. Zezolla zorla evlendiği kral ve kralın altı cadı kız kardeşiyle yaşamak zorunda kalıyor. Diğer versiyonlardakinden farklı olarak kız kardeşleri kralın kardeşi olarak görüyoruz ve masal ilk kez bu versiyonda mutlu sonla bitmiyor.


Yine aynı yüzyıl içerisinde ünlü Fransız yazar Charles Perrault günümüzde bilinen Sindirella masalını Zezolla’dan (Cenerentola) esinlenerek yazmış. Charles Perrault tarafından 1697 yılında “Contes de Ma Mére l’Oye”[5] derlemesinde Cendrillon adıyla karşımıza çıkar. Perrault’un masalında cam ayakkabıyı, balkabağını ve sihirli yaşlı periyi ilk kez görürüz. Masalın Fransız versiyonu olan Cendrillon’da yer alan bazı olay ve kişilere diğer masallarda rastlanmaz. (külkedisinin vaftiz anne ve babası gibi) Külkedisi’ne yardım için gelen doğaüstü varlık genellikle bir peri, ölen annesi ve yahut sevdiği hayvanlardan biridir. Uyarlanmış bir çok filmde Külkedisi’ne kuşların yardım ettiğini görürüz. Prensin Külkedisi’ni cam ayakkabısından bulması da birçok kaynağa göre Perrault’un masalından gelmektedir. Diğer masallara baktığımızda cam ayakkabı yerine altın ayakkabı,terlik ve hatta 11. Yüzyıl’da yazılan Binbir Gece Masalları’nda ayakkabı yerine halhal kullanılmış, ufak ayak yerine ince ayak bilekleri konu edilmiştir. Perrault’un masalını diğerlerinden ayıran en belirgin özellik kültür ve inançtan uzak, daha modern ve basite indirgenmiş şekilde yalnızca sihir gibi unsurlar eklenerek tekrar yazılmış olmasıdır. Cendrillon’da Külkedisi’ne yani Cendrillon’a yardım eden bir peri anne vardır. Zarif,ufak, kanatları ve elinde bir sihirli değneği olan peri anne Cendrillon’dan istediği bir balkabağını at arabasına, fareleri arabacıya ve Cendrillon’u da zarif bir hanımefendiye dönüştürmüş ve Cendrillon’un baloya gitmesine yardım etmiştir. “Peri Ana motifi bazı kültürlerde kız çocuğunun ölen annesinin ruhu hatta Yahudi folklorunda olduğu gibi İlyas Peygamber tarafından üstlenilmiştir.” (Öztürk,2016).


Yakışıklı prensin Külkedisi’ni cam ayakkabısından bulması da Perrault’nun masalından gelir. Diğer masallarda bunun yerine altın ayakkabı, gümüş ayakkabı ya da yüzük tasvir edilir.


Sindirella’nın Gürcü versiyonu da en farklı yorumlanan versiyonlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu versiyonda karşımıza bir gümüş ayakkabı çıkıyor. Özhan Öztürk “Külkedisi, Sindirella, Cinderella” adlı makalesinde Gürcü Sindirella’yı yani Conkiajgharuna’yı şöyle anlatmış:

“Cindirella masal karakterinin Gürcü varyantının kahramanı olup, Gürcüce “baldırı çıplak” anlamına gelmektedir. Kötü üvey anne ve kız kardeşleriyle yaşayan Conkiajgharuna ağır çiftlik işlerini yapmaktadır.Yeterli beslenmeyen kızın baktığı inek bir gün konuşmaya başlamış. Conkiajgharuna’ya bir boynuzundan yağ bir boynuzundan bal içebileceğini söylemiş daha sonra kızın zor işleri başarmasına bilgece öğütleriyle yardım etmiştir.İnek kızı bir yangından kurtarmış,bu sırada böcek yiyen yaşlı bir cadı ile tanışan kız cadının tarif ettiği pınara giderek saçlarının altına dönüşmesini sağlamıştır. Kızdaki değişikliği fark eden üvey anne kendi kızını Conkiajgharuna’nın yerine iş görmeye göndermişse de cadıyı küçümseyen kız aynı pınara gidip banyo yapınca bedeni ve saçları kapkara olmuştur. Kıskanç üvey anne Conkiajgharuna’nın işlerini arttırmışsa da kız ineğin sayesinde güzel kıyafetler giyerek zarif bir atın üzerinde ülkenin prensi ile tanışmış, ayrılık vakti geldiğinde ise gümüş terliğini geride bırakmıştır. Prens tüm ülkeyi elinde tek terlik dolaşarak kızı bulmayı başardıktan sonra kıza evlenme teklifi etmiştir” (Öztürk,2018)

Conkiajgharuna’yı diğerlerinden ayıran birçok şey olduğunu bu kısa özette çok net bir şekilde görmemiz mümkün. Başta ismin anlamının farklı olması dikkatleri çeken ilk unsur. Sindirella dışında Külkedisi olarak duyduğumuz isim Külkedisi’nin sürekli olarak üvey kardeşleri ve annesi tarafından zorla çalıştırıldığı için kıyafetlerinin ve saçlarının kül ve toz içinde olduğundan üvey anne ve kız kardeşleri tarafından kendisine verilen isimdir.Conkiajgharuna Türkçe “baldırı çıplak” anlamına geliyor. Baldırı çıplak ise Türkçe’de “ayak takımından, işsiz,serseri(kimse)” anlamına gelmektedir. Anlam Türkçe olarak bunu karşılasa da Gürcü Dili’nde ayağı çıplak anlamına gelir. Külkedisi koşarken ayakkabısını düşürdüğü için masala bu isim verilmiş. Birçok kaynakta çeviri hatalarından dolayı yanlış yorumlanmış olan bu isim aslında hepimizin masaldan gördüğü bir anlama gelmektedir. Conkiajgharuna’da da doğaüstü varlıklar yer almaktadır. Bu masalda da sihire masal boyunca yer verilmiştir. İneğin konuşuyor olması, boynuzlarından besin üretmesi, Conkiajgharuna ile konuşması ve ona yardım etmesi Külkedisi versiyonlarında karşımıza ilk kez çıkan bir olay. Peri ana karakteri de bu masalda “yaşlı bir cadı” olarak karşımıza çıkıyor.


Son olarak masalın Türk versiyonuna bakacağız. Aslında hepimiz Fransız yazar Charles Perrault’un Cendrillon Masalı’nı biliyoruz. Ünlü Fransız masal anlatıcısı Judith Liberman bu durumu bir ropörtajında şöyle yorumluyor:

“Herkes Külkedisi’ni biliyor ama kimse Küllü Fatma’yı bilmiyor. Oysa ki Küllü Fatma bu toprağın külkedisi.” (Dermenci,2017)


Türk Halkbilimciler tarafından araştırılan “Küllü Fatma” adındaki eser bugün bildiğimiz Sindirella’nın bir benzeri olarak kabul edilmiştir. Masal Mehmet Ali Yolcu’nun “Türk Masallarında İnsan Eti Yeme, Totemizm[6], Ölüm ve Yeniden Doğma Simgeciliği Üzerine Bazı Düşünceler” adlı makalesinde şu şekilde yer alıyor:

“Üç kız kardeş ve anaları vardır. Bunlar çıkırık eğirirler[7]. Külden çıkmadığı için küçük kızın adı “Küllü Fatma”olarak kalmıştır. Kendi aralarında sözleşerek kimin urganı[8] koparsa onun etini yemeye karar verirler.Annelerinin urganı koptuğu için onu kazanda kaynatıp yerler. Fakat annesi Fatma’ya kemiklerini bir kuyuya atmasını tembihlemiştir. Küçük kız annesinin etini yemez, kemiklerini bir kuyuya atar. O kuyuda bol miktarda mücevher ve giysi bulur. Bunları giyerek ablalarının daha önce gitmiş olduğu şehzade düğününe gider. O sırada bir havuz başında ayağı kayıp altın ayakkabısı suya düşer. Şehzade bu ayakkabıyı bulur ve sahibini aramaya başlar. Küllü Fatma’yı bularak onunla evlenir. Kardeşleri bir gün Fatma’ya beraber hamama gitmeyi teklif ederler. Orada ona sihir yaparak kuşa çevirirler. Kardeşlerden birisi Fatma’nın yerine geçerek şehzadenin yatağına yatar. Sarayın bahçıvanı kuşu fark ederek şehzadeye haber verir. Kuş dillenerek olanları anlatır.Kardeşler cezalandırılır, şehzadeyle Fatma yeniden evlenir” (Yolcu,2013)

Yolcu makalesinde genellikle Türk Kültürü üzerinden düşünerek incelemesini bu şekilde yapmıştır. Yolcu incelemesinde “totemleştirme” kavramı üzerinden şu yorumu yapmıştır:

“Küllü Fatma Masalı’nda kardeşleri tarafından sihirle kuşa dönüştürülen kahraman, masalın sonunda tekrar insan bedenine geri dönmüştür. Totemleştirme masallarda cezalandırmanın estetik bir anlatımı şeklinde oluşur. Küllü Fatma, öykünmenin ve bencilliğin simgesel adıdır. Şehzadeyle evlenmesini kendilerine yediremeyen kardeşleri tarafından kuşa dönüştürülmüştür. Böylelikle kendi sınıfından farklı biriyle evlenmesi noktasında cezalandırılmış olur.”

Bu sözleriyle Türk Kültürü’de yapılan evliliklerdeki “davul bile dengi dengine” düşüncesi gösterilmek istenmiş, evliliklerde sınıflar arası farklılıklara kültürde önem verildiği söylenmiştir. Evliliklerde sınıf farkı olduğu takdirde kişinin bir şekilde kötü bir yaşantısı olacağı düşünülür ve yahut çevresi tarafından cezalandırılabilir. Masalın bu bölümü Yolcu tarafından bu şekilde yorumlanmıştır. İncelemede Totemleştirme üzerinde durulmuş totemleştirmenin estetik bir anlatımla okuyucuya sunulduğu da söylenmiştir.

Kuyu simgesinin ölüme gönderme yaptığını vurgulayan Yolcu , altınlar ve mücevherler ile dolu bir kuyudan çıkan Küllü Fatma’nın aslında burada bir mezardan çıktığını söylemek istemiştir. Bunu makalesinde şu sözleriyle ifade etmiştir:

“Küllü Fatma masalında kahraman, annesinin kemiklerini attığı kuyuda bir hazineyle karşılaşır. Burada mücevherler, altınlar bulunmaktadır. Kuyu simgesi, yukarıda da ifade edildiği gibi ölüme gönderme yapmaktadır. .ünkü annesinin kemiklerini kuyuya konulmakla burasının bir şekilde mezar olabileceği akla getirilir.

Kuyudan dışarı çıkan Küllü Fatma, yepyeni bir karakter özellikleri göstermeye başlar. Altın ayakkabılar ve mücevherler takmış, yıkanmış bir şekilde dışarı çıkan Küllü Fatma, şehzadenin beğenisini kazanarak onunla evlenmeyi başarır. Yeniden doğum simgesinin tipik özelliklerini gösteren kuyudan çıkma motifiyle yeni bir başlangıç söz konusudur.”(Yolcu,2013)

Küllü Fatma Masalı’nı diğer Külkedisi Masalları’ndan ayıran bir çok belirgin özellik olduğunu masalda net bir şekilde görüyoruz. Bu masalda büyü ve yahut sihire daha az yer verilmiş, Türk kültür ve inançları göz önüne alınarak masal okuyucuya aktarılmıştır. Yine diğer masallarda olduğu gibi bir ayakkabı simgesine yer veriliyor fakat bu ayakkabı Küllü Fatma’nın kendisine ait bir altından ayakkabı olarak bizlere anlatılıyor. Kardeşlerinin sihir yapmak için Küllü Fatma’yı hamama götürmeleri yine masalda Türk Kültürü’nü yansıtan önemli bir unsur. Küllü Fatma Masalı’nın da diğerlerinde olduğu gibi birden fazla anlatımı mevcut. Masalın bazı anlatımlarında annenin urganı koptuğu için Küllü Fatma’nın kız kardeşleri annelerini Kaf Dağı’nın ardına göndererek şehzadenin düğününü bozmaya gitmek isterler. Küllü Fatma da buna mani olur ve şehzadeyle tanışır ve bir şekilde evlenirler.Kaf Dağı Motifi Türk Masalları’nda en sık karşılaştığımız motiflerden biridir. Ardında ne olduğu bilinmez fakat dünyanın çevresinin Kaf Dağı ile çevrili olduğu söylenir ve bu dağı aşmak zordur . Kızlar bu sebeple annelerini oyalamak için bu yola başvururlar. Küllü Fatma Masalında da hemen diğer hepsinde gördüğümüz iyi kötü çatışmasını net bir şekilde görüyoruz.


Sonuç olarak, Sindirella Masalı’nı bugün incelediğimizde gerek masaldaki unsurlar, gerek motifler ve gerekse anlatım biçimleri belirgin noktalarda farklılıklar gösteriyor. Masalın yüzyıllardır sözlü geleneklerde her millette aktarıldığını düşünürsek 500’ü hatta bir çok kaynağa göre 700’ü aşkın versiyonu olduğuna şaşırmak çok güç olmamalı. Her dilde, her kültürde kendi içinde bile farklılıklar gösterdiğini ve bu farklılıkların bu sayıyı daha da artıracağını düşünmemiz mümkün. Versiyonların birbirine benzerliği tabi ki etkileşimlerle ve uyarlamalarla da bugüne kadar ulaşıyor. Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi’nin Metinlerarasılık Kuramı’nda hiçbir metnin daha önce yazılmış metinlerden bağımsız olmadığı düşüncesini ele alarak , özellikle sözlü geleneklerle günümüze ulaşan edebiyatta kaçınılmaz bir metod olarak karşımıza çıkıyor. Çoklu üslup, tür ve biçimlerle masalın sınırları genişlemiş ve masal günümüzde dünyaca bilinen masallar arasında en üst sıralara ulaşmıştır. Kültürel birikimler, dil ve millet farklılıkları da masalın sınırlarını kendi içinde sürekli olarak genişletmeye devam etmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

Sarı, Eren. Türk Masal Kahramanları. Net Medya Yayıncılık: Antalya, 2016.

Eberhard, Wolfram. Çin Simgeleri Sözlüğü. Kabalcı Yayınları: İstanbul, 2000.

Öztürk, Özhan. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016.

Mark, Joshua J. The Egyptian Cinderella Story Debunked. Çev. Tekin, Arman. Yyy. 2017.

Gürsoy Naskali, Emine. Aylin Koç. İğdiş, Sünnet, Bedene Şiddet Kitabı. Kitabevi Yayınları: İstanbul, 2009. 327.

Öztürk, Özgür. Horus ve Horus’un Gözü. Yyy. 2012

Monaghan.Particia. Goddesses ın World Culture. Praeger. yyy. 2011. 189.

Strabo. The Geography of Strabo. Yyy. 1932.

<http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_content&view=frontpage&Itemid=1>

<https://www.insanokur.org/cinderella-masalinin-asli/>

<https://www.insanokur.org/kulkedisi-cendrillon-masali-charles-perrault/>

<http://www.ilkkimbuldu.com/kulkedisi-sinderellayi-kim-buldu/>

< https://yesilgazete.org/blog/2017/04/02/judith-liberman-benim-icin-masal-anlatmanin-kendisi-bir-ekoloji-hareketi/>

[1] Horus (Haru, Hor), Antik Mısır mitolojisinde gök tanrısıdır.


[2] Süs balığı, Japon Balığı


[3] Yunanca eserler yazan Romalı bir yazar.


[4] Yun. Çeşitli Öyküler


[5] Fr. (Kaz Anadan Masallar)


[6] Ongun. Bir şeye inanıp bağlanmaya dayalı dinsel uygulama ve toplumsal örgütlenme biçimi.


[7] Doğal ya da yapay liflerden iplik eğirmek için kullanılan bir araç


[8] keten, kenevir, pamuk, jüt gibi türlü dokuma maddelerinin herhangi birinden yapılan ince halat.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Sonuçsuz arzum

Canım daha ne kadar yanar? Ne zaman tamamıyla nefrete döner her şey? İçim çok acıyor artık. Kazıyıp duruyorum bir şeyleri. Geçsin...

 
 
 
.
.
 
 
 
..

Sordun ya bana hani.. "sana yetemedim mi?" diye. Yetemedin. Bana yetemedin çünkü beni yarım bıraktın. Bana yetemedin çünkü beni hep...

 
 
 

Comments


©2023 by Simay Acar. Proudly created with Wix.com

bottom of page